Lacan’ın yapısalcı psikanalitik yaklaşımına göre rüyada görümce görmek, dilin ve sembolizmin bilinçdışındaki merkezi rolüyle anlam kazanır. Rüyada görümce figürü, sadece toplumsal ve kültürel ilişkilerin bir yansıması değil, aynı zamanda öznenin arzusu ve kimlik inşasıyla ilgili karmaşık bir işarettir. Lacan, bilinçdışını bir dil gibi işler ve rüya sembollerini bu yapıda öznenin arzusu ile olan mesafeye göre çözümler. Rüyada görümce görmek, özellikle aile içi dinamiklerin ve toplumsal rollerin kişinin bilinçdışında nasıl yapılandığının bir göstergesidir. Görümce, toplumsal olarak çoğu zaman hem yakınlık hem de rekabet duygularını barındırır. Bu figür, öznenin kendini başkalarının gözünden nasıl gördüğünü, ayna evresiyle ilişkilendirerek açıklanabilir. Lacan’a göre, çocuklukta yaşanan ayna evresi, bireyin kendi benliğini öteki üzerinden tanımasını sağlar. Rüyada görümce görmek de kişinin kendi kimliğini ve toplumsal konumunu, aile içindeki öteki figürler üzerinden yeniden kurgulamasına işaret edebilir. Burada görümce, hem ideal benlik hem de eksik kalan yönlerin bilinçdışındaki temsili olarak ortaya çıkar. Psikanalitik açıdan bakıldığında, rüyada görümce görmek kişinin arzusunun nesnesine doğrudan ulaşamadığına, bu arzunun çeşitli sembollerle yer değiştirdiğine işaret eder. Görümce, bazen kıskançlık, bazen değer görme isteği, bazen de aileye tam anlamıyla kabul edilme arzusunun bir yansıması olabilir. Kültürel olarak ise görümce, Türk toplumunda genellikle aile içindeki güç dengeleriyle ve sosyal statüyle ilişkilendirilir. Bu nedenle, bu tip bir rüyada görümce görmek, bilinçdışında yer etmiş toplumsal normların ve aile ilişkilerinin tekrar işlendiği bir alan sunar. Sonuçta, Lacan’ın yapısalcı psikanalizinde rüyada görümce görmek, öznenin kendi arzusu, kimlik arayışı ve başkalarıyla olan ilişkisi bağlamında, dilsel ve kültürel kodların etkisiyle şekillenen çok katmanlı bir deneyim olarak değerlendirilir. Rüyada görümce görmek, öznenin hem kendisini hem de başkalarını anlamlandırma çabasının, sembolik düzen içinde nasıl işlendiğini ortaya koyar. Bu süreçte, arzunun sürekli ertelenmesi ve dolaylı yollardan ifade bulması, rüya sembollerinin psikanalitik açıdan zengin içeriklere sahip olduğunu gösterir.