Rüyada kedinin saldırması, Sen Zen Budizmi’nin anlık farkındalık ve doğrudan deneyime verdiği önemi hatırlatır. Böylesi bir rüya, zihnin yüzeyinde beliren bir dalga gibi, içsel huzursuzlukları ve bastırılan duyguları açığa çıkarır. Kedinin saldırganlığı, dışarıdan gelen tehditlerden ziyade, kişinin kendi zihninde oluşan bölünmüşlük ve karmaşanın bir yansımasıdır. Zen yaklaşımında, rüyada kedinin saldırması, gerçekliğin doğrudan, yalın halde algılanmasına engel olan içsel gölgeleri sezgisel olarak görmeye davet eder. Kedi, birçok kültürde bağımsızlık, sezgi ve gizemle ilişkilidir. Ancak burada, kedinin saldırgan tavrı, kişinin kendi iç dünyasında kaçındığı veya bastırdığı yönlere işaret eder. Zen’de ise bu tür semboller, kavramsal açıklamalardan ziyade, doğrudan sezgisel bir uyanışa kapı aralar. Rüyada kedinin saldırması, zihnin boşluk ve duruluk arayışında karşılaşılan engelleri, farkındalıkla gözlemlemeye çağırır. Böyle bir deneyim, rüya sahibinin kendi iç çatışmalarına uyanık kalmasını, onları bir Zen öğrencisinin sadeliğiyle gözlemlemesini önerir. Psikolojik olarak, bu rüya, kişinin kendi içindeki öfke, korku veya bastırılmış arzularla yüzleşme ihtiyacına işaret edebilir. Zen Budizmi’nin öğretisinde ise, rüyada kedinin saldırması, geçmişten kalan izlerin bugün üzerindeki etkisini anlık farkındalıkla sezmek anlamına gelir. Kedi, zihnin akışında bir an için ortaya çıkan düşünce ya da duygu olabilir; saldırısı ise dikkati dağıtan, huzuru bozan bir uyarıcıya dönüşür. Bu noktada önemli olan, saldırıya uğramış olmanın ötesinde, saldırı anını tam bir bilinçle yaşamak, o ânın boşluğunda kalabilmektir. Rüyada kedinin saldırması, kültürel olarak da farklı anlamlar yüklenir. Bazı toplumlarda kedi uğur ve koruyucu ruhlarla bağlantılıyken, saldırgan kedi, kişinin çevresindeki ilişkilerdeki gerilimleri de sembolize edebilir. Zen bakışında ise asıl vurgu, dışsal açıklamalardan ziyade, rüyada kedinin saldırması deneyiminin doğrudan farkındalığına odaklanmaktır. Rüya sahibinin, bu simgeyle yüzleşirken kendi iç boşluğunu, zihnin berrak yüzeyini ve anlık sezgisel uyanışını keşfetmeye yönelmesi önerilir. Kediyle karşılaşmanın ardından oluşan hisler, Zen’in o derin, sessiz boşluğunda anlam kazanır; saldırı, yalnızca gelip geçen bir bulut gibi, zihnin engin gökyüzünde eriyip gider.