klasik Freudyen yaklaşımla ele alındığında, bilinçli ve bilinçdışı süreçlerin karmaşık etkileşiminin bir yansıması olarak değerlendirilir. Freudyen modele göre, insan zihni temel olarak id, ego ve süperego arasında süregelen bir çatışmaya sahiptir. İd, bireyin içgüdüsel ve dürtüsel isteklerini, yani bastırılmış arzularını temsil ederken; ego, gerçeklik ilkesine uygun davranmayı sağlayan ve id ile süperego arasında denge kurmaya çalışan yapıdır. Süperego ise toplumsal normlar, ahlaki değerler ve içselleştirilmiş kurallarla hareket eder. Rüyada eski eşin görülmesi, çoğunlukla id’in geçmişte yaşadığı yoğun duyguları ve bastırılmış arzuları bilinçdışı düzeyde tekrar gündeme getirmesiyle ilişkilidir. Bu sembol, psikolojik açıdan değerlendirildiğinde, rüya sahibinin eski ilişkisine dair tamamlanmamış duygular, çözümlenmemiş çatışmalar veya özlem gibi bilinçaltı öğelerini açığa çıkarır. Ego, bu duyguları kontrol altında tutmak ve sosyal olarak kabul edilebilir bir formda sunmak için çaba gösterir. Ancak rüya sırasında bilinçli sansür zayıfladığında, eski eş sembolü bilinçdışı arzuların ve bastırılmış anıların dışavurumu haline gelir. Rüyada eski eşini görmek, çoğu zaman yeni ilişkilerde yaşanan zorlukların, geçmiş deneyimlerle kıyaslanmasının veya mevcut hayat koşullarında hissedilen eksikliklerin psikolojik izdüşümüdür. Kültürel olarak değerlendirildiğinde, eski eşin rüyada görülmesi; toplumun evlilik, boşanma ve ilişkilere yüklediği anlamlarla da ilişkilidir. Toplumsal baskılar, bireyin süperego tarafından içselleştirilir ve bu tür rüya sembolleri aracılığıyla kendini gösterebilir. Özellikle toplumun boşanmaya karşı tutumu ya da eski ilişkilerin tabu olarak görülmesi, kişinin bilinçdışında bastırdığı duyguların rüyalarda sembolik biçimde ortaya çıkmasına neden olabilir. Bilinçaltı yönleriyle bakıldığında, rüyada eski eşini görmek, kişinin kendini yeniden değerlendirmesi, geçmişle barışması ya da bastırdığı duygularla yüzleşmesi gerektiğinin bir göstergesi olabilir. Bu rüya sembolü, bilinçli zihnin gündelik yaşamda göz ardı ettiği ya da bastırdığı psikolojik süreçlerin, geceleri rüya yoluyla dışa vurulması anlamına gelir. Freud’un rüya yorumunda belirttiği gibi, rüyalar bilinçdışının krallığıdır ve eski eşin görülmesi, bu krallıktaki çözülmemiş meselelerin yüzeye çıkmasını sağlar. Rüya sembolleri, kişinin iç dünyasındaki karmaşık çatışmaları, özlemleri ve sosyal normlarla olan içsel mücadelesini anlamada önemli ipuçları sunar.