Rüyada gül görmek, Zen Budizmi’nin doğrudan sezgiye dayalı yaklaşımı ile ele alındığında, gülün kendisi bir sembolden çok, anın saf parıltısı olarak ortaya çıkar. Gül, belki de zihnin berraklığına açılan bir pencereyi temsil eder; kokusuyla, dokusuyla ve renginin canlılığıyla, rüya gören kişiyi o anda tutar. Gülün varlığı burada, geçmiş ya da gelecekten sıyrılıp yalnızca bu anın doğrudan deneyimini yaşama fırsatı sunar. Gülün güzelliğiyle yüzleşmek, zihnin boşlukla, yani mu ile buluştuğu o yalın ve sade noktada gerçekleşir. Rüyada gül görmek, psikolojik düzlemde kişinin içsel huzurunu, kendine yönelttiği saf sevgiyi ve kabullenişi yansıtabilir. Gülün açması, kişinin kendine ve çevresine karşı duyduğu şefkatin ya da arayışının bir ifadesi olabilir. Gülün dikenleri ise, yaşamın kaçınılmaz acılarını ve bu acıların ortasında güzellik bulabilmenin sezgisel bilgisini anımsatır. Zen’de olduğu gibi, rüyada gül görmek de acı ve güzelliğin bir aradalığını, yaşamın doğrudan deneyimlenişini hatırlatabilir. Kültürel olarak gül, çoğu zaman aşk, sadakat ve ruhsal farkındalık sembolü olarak görülür. Ancak Zen Budizmi’nin bakışında, rüyada gül görmek bu sembolik anlamlardan öteye geçer; zihnin etiketlerinden arınarak gerçek doğasını, yani saf varoluşu, basitliği ve açıklığı temsil eder. Rüyada gül görmek, bilinçaltının derinlerinde saklı olan öz sevgiyi ve varoluşun özünü keşfetmeye bir davettir. Gülün rüyada belirivermesi, kişiyi zihnin karmaşasından çekip çıkarır ve saf farkındalığın, anın huzurunun içine bırakır. Bilinç yönünden bakıldığında, rüyada gül görmek kişinin uyanık yaşamında ulaşmak istediği bir huzur noktasına, bir tür zihinsel aydınlanmaya işaret edebilir. Gül, burada zihnin berraklığını ve boşlukta açan bir güzelliği simgeler. Rüyada gül görmek, kendi doğrudan deneyiminle bir olmanın, etiketlerin ve düşüncelerin ötesine geçmenin zarif ifadesidir. Böyle bir rüya, sezgisel olarak yaşama ve farkındalığa açılan bir kapı olarak görülebilir.