Freud’un psikanalitik yaklaşımında rüyada adet kanı görmek, bastırılmış dürtülerin ve bilinçaltı çatışmaların sembolik bir dışavurumu olarak ele alınır. Adet kanı, biyolojik anlamının ötesinde, kadın cinselliği, doğurganlık ve toplumsal tabularla ilişkilidir. Özellikle çocukluk döneminden itibaren gelişen cinsel kimlik ve bedenle ilgili duygular, bu tür rüyalarda sembolik bir şekilde yüzeye çıkabilir. Freud’a göre, kanın görülmesi kimi zaman bastırılan cinsel arzuların, kimi zaman ise suçluluk veya utanç gibi duyguların ifadesi olabilir. Rüyada adet kanı görmek, kişinin kendi bedeniyle barışıklığı, cinselliğe yaklaşımı ve toplumsal normlara karşı hissettiği içsel baskılar açısından da önemli ipuçları sunar. Adet kanı, kültürel olarak da pek çok toplumda gizlenen, konuşulmayan bir konu olduğundan, bu rüyalar bilinçaltında bastırılan temalara işaret eder. Özellikle ergenlik dönemiyle birlikte başlayan adet görme deneyimi, kadınlık ve yetişkinliğin sembolü olarak bilinçdışında yer eder. Rüyada adet kanı görmek, bazen kişinin dişil gücünü kabul etmesi, bazen de bu güçten korkmasıyla ilgilidir. Freud’un teorisinde, çocuklukta karşılaşılan cinsel merak ve anne figürüyle kurulan ilişkiler, bu tip rüyalarda sembolleşir. Aynı zamanda, kanın akması bir tür arınma veya yenilenme anlamına da gelebilir; bu da, kişinin psikolojik olarak bir dönemi geride bırakmaya çalıştığını gösterebilir. Freud’un semboller dünyasında kan, çoğu zaman hem yaşamı hem de ölümü, dolayısıyla karşıt dürtülerin çatışmasını temsil eder. Rüyada adet kanı görmek, hem yaşamın devamlılığına hem de kaybına dair bilinçaltı korkuları açığa çıkarabilir. Kadınlar için bu rüya, kendi cinselliklerini ve doğurganlık güçlerini kabullenme ya da bastırma süreçleriyle ilgili olabilir. Erkeklerin böyle bir rüya görmesi ise, dişil enerjiye duyulan merak, korku ya da annelik figürüyle ilgili çocukluk çatışmalarının sembolik ifadesi olarak yorumlanabilir. Rüyada adet kanı görmek, psikolojik olarak hem bireysel hem de toplumsal düzeyde tabu olan birçok konunun bilinçaltındaki yankılarını göz önüne serer ve kişinin bastırdığı arzularla yüzleşmesine olanak tanır.