Lacan’ın yapısalcı psikanalitik yaklaşımına göre, rüyada büyük yılan görmek, bilinçdışında derin bir sembolik yapıya sahiptir. Yılan figürü, Lacan’ın dilsel düzeniyle ilişkilendirdiği gibi, arzu ve eksiklikle de bağlantılıdır. Rüyada büyük yılan görmek, öznenin hem kendi arzularına hem de bilinçdışında bastırdığı korkularına dair bir işarettir. Buradaki yılan, sadece ilkel korkuları değil, aynı zamanda öznenin kimliğini inşa sürecinde karşılaştığı bölünmelerin de sembolüdür. Büyük yılan figürü, Lacan’ın ayna evresiyle açıklayabileceği bir yabancılaşma duygusunu da ortaya koyar. Çocuk, aynada kendi imgesini ilk kez tanıdığında, kendisini bütün ve tutarlı bir varlık olarak deneyimler; ancak bu deneyim, her zaman bir eksiklik ve dışarıda kalan bir arzu ile kuşatılmıştır. Rüyada büyük yılan görmek, bu eksikliğin ve arzuya ulaşamamanın ortaya çıkardığı tedirginliğin bir dışavurumu olabilir. Öznenin arzusu, her zaman nesnesine ulaşmaktan bir adım geride kalır ve yılan bu mesafenin vücut bulmuş halidir. Dil, Lacan’a göre, bilinçdışının yapıtaşıdır ve rüya dili de semboller aracılığıyla işler. Rüyada büyük yılan görmek, söz konusu sembolün öznenin yaşamındaki belirgin bir anlam boşluğunu doldurmak üzere belirdiğini gösterir. Yılan, kimi kültürlerde dönüşüm ve yeniden doğuşun, kimi kültürlerde ise tehlikenin ve ihanetin simgesi olmuştur; bu kültürel yükler, rüya sahibinin bilinçdışında anlamlar üretir. Bu açıdan, rüyada büyük yılan görmek, bireyin hem kendilik algısında hem de toplumsal imgelerinde derin izler bırakır. Bilinçaltının dilinde, yılan çoğu zaman cinsellik, güç, korku veya yasak arzuları simgeler. Lacan’ın yaklaşımında ise, bu semboller, öznenin arzusu ile kendisi arasındaki mesafeyi sürekli yeniden kurar ve bu mesafe, öznenin kimlik arayışında bir yapı taşı olur. Dolayısıyla, rüyada büyük yılan görmek, hem bireysel psikolojik süreçlerin hem de kültürel imgelerin birleşiminde, öznenin bilinçdışındaki dinamiklerin bir yansıması olarak ele alınır. Rüya, arzu, dil ve kimlik arasındaki bu karmaşık ilişki, Lacan’ın yapısalcı psikanalitik yaklaşımının temel taşlarından biridir.