Jacques Lacan’ın yapısalcı psikanalitik yaklaşımıyla ele alındığında, bilinçdışının sembolik düzeninde oldukça anlamlı bir yere sahiptir. Lacan’a göre rüya, öznenin arzusunun dolaylı bir ifadesidir ve bilinçdışında simgesel, imgesel ve gerçek olmak üzere üç temel düzlemde işler. Kız çocuğu sembolü, öznenin kendi benliğiyle ve arzularıyla kurduğu ilişkinin bir yansıması olarak yorumlanabilir. Bu rüya, ayna evresi kavramı doğrultusunda, kişinin kendi eksikliğiyle yüzleşme ve bütünlük arayışını temsil edebilir. Lacan’ın dilin bilinçdışındaki yapısına vurgu yapması, rüya sembollerinin de bir dil gibi işlediğini ortaya koyar. Rüyada kız çocuğu görmek, toplumsal ve kültürel kodların bilinçdışındaki izlerini taşıyarak, öznenin kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkilerini yeniden kurgulamasına olanak tanır. Burada kız çocuğu, masumiyet, başlangıç ve umut gibi kavramlarla örtüşebileceği gibi, öznenin çocukluk dönemiyle bağlantı kurmasını da sağlayabilir. Bu sembol, kişinin geçmişte yaşadığı deneyimlerle bilinçdışı düzlemde yeniden temas kurmasına vesile olur. Rüyada kız çocuğunun olduğunu görmek, kültürel bağlamda da farklı anlamlar taşıyabilir. Toplumda kız çocuğu, çoğu zaman koruma, sevgi ve geleceğe dair umutla ilişkilendirilir. Lacan’ın işaret ettiği gibi, dilin ve sembollerin bilinçdışında işlev görmesi, rüyadaki kız çocuğunun toplumsal değerlerle özdeşleşerek öznenin arzularına mesafe kazandırmasını sağlar. Yani, rüyada görülen kız çocuğu, öznenin arzusunu doğrudan ifade etmek yerine, dolaylı bir biçimde sembolik düzende yer alır ve bu sayede arzu ile özne arasında bir mesafe oluşur. Ayna evresi bağlamında, rüyada kız çocuğunun olması, kişinin benliğini yeniden tanımlama ve eksiklik duygusuyla yüzleşme arzusunu açığa çıkarabilir. Bu rüya, bireyin kendini yeniden keşfetme sürecine işaret ederken, aynı zamanda bilinçdışındaki derin arzuların ve çatışmaların da bir dışavurumudur. Rüyada kız çocuğunun olduğunu görmek, hem psikolojik hem de kültürel düzlemde, öznenin kendilik algısını ve toplumla olan bağını çözümleyici bir simge olarak değerlendirilebilir. Lacan’a göre bu tür rüyalar, öznenin dil ve sembol aracılığıyla bilinçdışındaki arzularını yapılandırmasına ve anlamlandırmasına katkı sağlar.