Lacan’ın yapısalcı psikanaliz yaklaşımında, sembollerin ve dilin bilinçdışı düzeyde nasıl işlediğini anlamak için zengin bir örnek sunar. Bilinçdışı, Lacan’a göre bir dil gibi yapılanır ve rüya bu dilin en özgün ifadelerindendir. Kızını rüyada görmek, öznenin arzusu ile olan mesafesine ince bir gönderme taşır; bu imgede arzunun her zaman bir başkasının diliyle ve bakışıyla biçimlendiği görülür. Dilin bilinçdışındaki işleviyle, kız figürü yalnızca biyolojik bir ilişkiyi değil, aynı zamanda anne-baba kimliğinin, bakım ve koruma arzularının, toplumsal rollerin de simgesel düzeyde yeniden üretimini yansıtır. Bu rüya, Lacan’ın ayna evresi kuramıyla da ilişkilendirilebilir. Ayna evresinde özne, kendisini bir bütün olarak ilk kez başkasının gözünden tanır ve bu tanıma süreci, kimlik oluşumunun temelini atar. Rüyada kızını görmek, öznenin kendi ebeveynlik kimliğini, arzularını ve eksiklerini yansıttığı bir “ayna” gibidir. Özellikle kız çocuk üzerinden şekillenen semboller, toplumsal cinsiyet beklentileriyle, aile içi rollerle ve kültürel anlamlarla iç içe geçer. Kızını rüyada görmek, bazen kişinin kendi çocukluğuyla, masumiyetiyle ya da korunma ihtiyacıyla yüzleşmesi anlamına gelebilir; bazen de ebeveynlik sorumluluğunun ve gelecek kaygısının bilinçdışında işaret ettiği gerilimleri gösterir. Lacan için rüyalar, öznenin arzusu ile simgesel düzen arasındaki çatışmanın izlerini taşır. Kızını rüyada görmek, bir yandan saf bir sevgi ve şefkat duygusunu, öte yandan özgürleşme ve bireyselleşme arzularını içerebilir. Bilinçaltı, bu imgede hem koruyucu ebeveyn hem de bağımsız birey olma isteğini bir arada işler. Kültürel olarak ise kız çocuğu, ailede yeni bir neslin, umudun ya da kaygının sembolü olabilir; rüyada bu figürün görülmesi, toplumsal değerlerin ve aile dinamiklerinin bilinçdışı düzeydeki yansımalarını da gün yüzüne çıkarır. Rüyada kızını görmek, Lacan’ın dil ve sembolizmine göre, öznenin kendi kimliğiyle, arzularıyla ve toplumsal konumuyla kurduğu karmaşık ilişkiyi anlamak için önemli bir kapı aralar. Bu rüya, hem öznel hem de kültürel düzlemde, bilinçdışının sembolik dilinin çok katmanlı yapısını gözler önüne serer. Böylece, kızını rüyada gören kişi, kendi iç dünyasında ve ilişkilerinde saklı kalan anlamları, Lacan’ın psikanalitik yaklaşımıyla yeniden keşfetme şansı bulur.