Jung’un gölge arketipi açısından bakıldığında, rüyada deprem olduğunu görmek ve sallanmak, kişinin bilinçaltında bastırdığı ya da kabul etmekte zorlandığı yönlerin sembolik bir dışavurumu olarak yorumlanabilir. Deprem, genellikle beklenmedik bir sarsıntı ve düzenin bozulması anlamına gelir. Bu sarsıntı, bireyin kendine dair yüzleşmek istemediği, toplum tarafından kabul görmeyen ya da korkulan karanlık yönlerinin, yani gölgenin, bilinç yüzeyine çıkışını temsil edebilir. Rüyada depremle birlikte yaşanan sallanma hissi ise, iç dünyadaki bu dönüşüme karşı duyulan huzursuzluğun ve güvenlik ihtiyacının bir yansımasıdır. Gölge arketipi, Jung’a göre, bireyin toplumsal ve kişisel değerlerle örtüşmeyen, bastırılmış düşünce, duygu ve eğilimlerini barındırır. Rüyada deprem olduğunu görmek, kişinin psikolojik olarak kendi gölgesiyle yüzleşmeye başladığının göstergesi olabilir. Bu tür rüyalarda ortaya çıkan karanlık yönler, kişinin kendini tam anlamıyla tanıması ve içsel bütünlüğü sağlaması için bir fırsat sunar. Deprem sembolü, kolektif bilinçdışında da kaos, değişim ve yeniden yapılanma arzusunun bir göstergesi olarak yer alır. Bu yönüyle rüyada deprem görmek, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde değişim ihtiyacını simgeler. Kültürel açıdan bakıldığında, rüyada deprem olduğunu görmek ve sallanmak, çoğunlukla endişe ve korkularla ilişkilendirilir. Diyanet yorumlarında ise bu tür rüyalar genellikle uyarı niteliğinde değerlendirilir; kişinin hayatında köklü değişiklikler olabileceğine, bazı alışkanlıkların ya da inançların sarsılabileceğine işaret eder. Ancak Jung’un gölge arketipiyle ilişkilendirildiğinde, bu tür rüyalar yalnızca bir felaketin habercisi değil, aynı zamanda içsel bir dönüşümün ve büyümenin de işareti olarak görülmelidir. Rüyada deprem görmek, bireyin gölge yönlerini fark etmesi, onları kabullenmesi ve kendi bütünlüğüne ulaşması için bir çağrı niteliği taşır. Gölgeyle barışmak ve onu kabul etmek, bireyin psikolojik olgunluğa ulaşmasında temel bir adımdır. Rüyada deprem olduğunu görmek ve sallanmak, kişinin içsel dünyasında yaşanan gerilimleri ve bastırılmış enerjileri fark etmesini sağlar. Bu farkındalık, bireyin kendi karanlık yönleriyle yüzleşip onları dönüştürmesi için bir başlangıç noktasıdır. Jung’un gölge arketipiyle çalışmak, rüyalardaki deprem sembolünü anlamlandırmada derinlemesine bir içsel yolculuğa kapı aralar ve bireyin kendiyle barışmasına olanak tanır.