Carl Gustav Jung’un gölge arketipi, bireyin bilinçdışında yer alan ve genellikle bastırılmış, kabul edilmeyen yönlerini temsil eder. Rüyada nişanlandığını görmek, yüzeyde olumlu bir birliktelik ve başlangıç gibi dursa da, gölge arketipi açısından bakıldığında kişinin kendi içindeki bastırılmış arzuların, korkuların ya da henüz kabul edilmemiş özelliklerin sembolik bir ifadesi olabilir. Nişanlanmak, bir bağlılık ve adanmışlık sembolü olarak, bireyin kendi iç dünyasında bütünleşmemiş yönleriyle bir araya gelme, onları kabul etme ve hayatına entegre etme arzusunu da gösterebilir. Böyle bir rüya, kişinin gölgeyle temasının başladığını ve içsel bir bütünleşme sürecinin kapısını araladığını düşündürebilir. Jung’un gölge arketipiyle ilgili olarak, rüyalarda nişanlanmak çoğu zaman kişisel olduğu kadar kolektif bilinçdışına da dokunan bir anlam taşır. Toplumsal ve kültürel düzeyde nişanlanmak, belirli rollerin, beklentilerin ve kuralların kabulü anlamına gelir. Bu sembol, rüyayı görenin toplumsal değerler ile kişisel arzuları arasında sıkışmış hissettiği, kendi gölgesine ait tarafları bu süreçte daha fazla bastırdığı anlamına gelebilir. Kimi zaman da, rüyada nişanlandığını görmek, kişinin kendiyle barışma ve toplumsal kimliğiyle bütünleşme ihtiyacıyla ilişkilendirilebilir. Gölge arketipinin kabulü, Jung’a göre ruhsal gelişimin en önemli aşamalarındandır. Rüyada nişanlandığını görmek, bastırılmış duyguların, isteklerin veya korkuların yüzeye çıkma çabasının bir sembolü olabilir. Bu tür bir rüya, gölgeyle yüzleşme cesaretini ve kişinin kendini tam anlamıyla kabul etme yolculuğunu destekler. Nişanlanmak, içsel bir sözleşme ve uzlaşmanın simgesi olarak, gölgeyle bütünleşmenin ve bireyin daha bütünlüklü bir benliğe ulaşmasının işareti sayılabilir. Psikolojik açıdan bakıldığında, rüyada nişanlandığını görmek, kişinin kendisine ait olan ancak uzun süre reddettiği yönleriyle barışma isteğini gösterebilir. Bu rüya, özgüven, aidiyet hissi ve bireysel değerlerin yeniden tanımlanması için bir çağrı niteliği taşır. Gölge arketipi ile yüzleşmek, bireyin ruhsal olgunlaşmasına ve kendi potansiyelini gerçekleştirmesine olanak sağlar. Kollektif kültürel yapılar da, bu tür sembollerin anlamını derinleştirir; nişanlanmak, toplumun bilinçdışı değerlerinin de bireyin gölgesiyle olan ilişkisine etki etmesine sebep olur. Gölge arketipinin kabulüyle başlayan içsel bütünleşme süreci, rüyada nişanlandığını görmek gibi sembollerle kendini gösterebilir. Bu rüya, kişinin içsel çatışmalarını tanıması ve onları kendi benliğinin ayrılmaz bir parçası olarak sahiplenmesi gerektiğine işaret eder. Jung’un gölge arketipi, bireyin karanlık yönlerinin farkına varılması ve bu yönlerin bilinçli hayata entegre edilmesiyle birlikte, ruhsal tamlık ve sağlıklı bir benlik algısının inşa edilmesine yardımcı olur.